Bedavanın bedeli – 2: Dışa bağımlılığın bedeli

Sevgili okur, bir önceki yazımda, önemli olduğunu düşündüğüm bir konuya dikkatini çekmek istemiştim ki bu sabah (1 Ekim 2002) öğrendiğim bir gelişme beni maalesef ne kadar haklı olduğum konusunda paranoyak düşüncelere sevk etti.

Internet, içerik filan derken konu başka boyutlara kaymaya başladı ama yazmadan edemeyeceğim şeyler bunlar. Ola ki gözünüzden, kulağınızdan kaçmıştır –çünkü kaçırılması için herşey yapılıyor- bir de burada okuyun dedim.

Geçtiğimiz hafta sonu Şanlıurfa’da, değeri 5 milyon ABD dolarını bulan ve nükleer bomba yapımında kullanılabilen, 15 kilo (!) Uranyum ele geçirildiğini okudum (Hürriyet gazetesiydi sanıyorum).

Ve tabii şok oldum çünkü bu inanılmaz büyük bir miktar!

Ve ne oldu dersiniz? CNN hemen bu konunun üzerine sıçradı ve şuna benzer başlıklarla verdi bu haberi: “Türkiye’de, nükleer silah yapmak amacıyla Irak’a gönderilmeye hazırlanılan 15 kilo Uranyum ele geçirildi !”

Buraya kadar herşey normal görünüyor değil mi? Ama değil!

Buyrun haberin gerçeğine:

Uranyum hurda çıktı
‘Şanlıurfa’da 15 kilo uranyum’ haberi, ‘Şanlıurfa’da 15 kilo hurda’ya döndü… Madde uranyum değil çinko, demir, zirkonyum ve manganmış.

İKİ uyanık ellerindeki uranyumu satmaya kalktı. Jandarma operasyon düzenledi. 15.7 kiloluk bir kurşun muhafaza içinde 10 gram madde ele geçti. Anadolu Ajansı bunu haber yaptı. Dünya ‘Irak lideri Saddam’a atom bombası yapması için uranyum gidiyor’ diye ayağa kalktı. ABD Başkanı Bush’un uranyumla yakından ilgilendiği haberi bile çıktı. Ve, İstanbul’a getirilen madde Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde incelendi. ÇNAEM Müdürü Dr. Güler Köksal, ‘Madde, kum şeklinde çinko, demir, zirkonyum ve mangandan oluşuyor. Kesinlikle radyoaktif ve tehlikeli değil… Hiç bir işe yaramaz’ dedi.(Star Gazetesi)

Bu haber bu sabah (1 Ekim) Show televizyonunda da yayınlandı. CNN tarafından 15 kilo (!) Uranyum olduğu söylenen madde 15 kilo filan değil, yalnızca birkaç gram ağırlığındaymış! Koruyucu kurşun kılıfın 14 küsür kiloluk ağırlığı da her nedense birkaç gram maddenin üzerine eklenivermiş! (Akşam gazetesinin 29 Eylül tarihli haberinde, ele geçirilen Uranyum’un (!) 10 gram olarak bildirildiğini de söyleyeyim bu arada.) Üstelik madde Uranyum bile değilmiş!

Amerikan toplumunun “saf” olduğu, ABD dışındaki dünyanın gerçeğinden bihaber yaşadığı ve liderlerinin sözlerine kolayca inanıverdiği hep bilinir, söylenir. CNN kalkıp Amerika’da, “Vay, Türkiye’de 15 kilo Uranyum ele geçirildi, Irak’a gönderilip silah yapılacaktı.” Diye haber yaparsa ortalama bir Amerikalının, “Vay adi Saddam vay ! Vurun gitsin!” şeklinde düşünmesi, Bush’a destek vermesi garip değil herhalde?

Üstelik CNN’in, ABD hükümetinin resmi bir yayın organı, propaganda aracı gibi hareket etmekte olduğu da aşikar. Yıllardır bunu kanıtlayabilmek için ellerinden geleni yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar!

Ammaa…beni asıl ilgilendiren ve düşündüren, sizleri de düşündürmesi gereken bu değil.

Biliyorsunuz CNN, Türkiye’de de büyük bir medya grubumuzla ortak faaliyet gösteriyor. Her nedense bu grubun gazeteleri ve televizyonları, Uranyum’un, gerçek Uranyum olmadığı haberini atlayıverdiler, muhtemelen atlamak zorunda kaldılar!

Arkadaşlar, bu çok üzücü ve dikkate alınması gereken bir durumdur. Önceki yazımı okumadıysanız lütfen şimdi okuyun ve sonra tam bu noktadan bu yazıyı okumaya devam edin. İşaret ettiğim tehlikenin yeni bir örneğini yaşamış olduğumuzu göreceksiniz.

Özetle; Şanlıurfa’da 15 kilo (!) Uranyum (!) ele geçirildi, CNN yeterli veri toplamadan bunu bütün dünyaya, “Irak’a nükleer silah yapmak üzere gönderilecek olan 15 kilo Uranyum ele geçirildi” diye bildirdi (yani haberin üstüne sazan misali atladı). Peşinden, Uranyum’un (!) incelenmek üzere gönderildiği Çekmece Nükleer Araştırma Enstitüsünden bunun Uranyum olmadığı, işe yaramaz bir toz karışımı olduğu bildirildi (Yakalanan uyanıklar bunu Uranyum niyetine birilerine satmaya çalışacaklardı herhalde.)

Ancak ben CNN’de veya onun Türkiye’deki “ortak”larında bu konuda herhangi bir düzeltme haberi görmedim. Ki bunlar Türkiye’nin en çok okunan gazeteleri ve en çok izlenen TV kanalları. Muhtemelen Türk insanı ve dünyanın büyük bir bölümü için hala ortada 15 kilo Uranyum ve Irak hakkında derin şüpheler mevcut?

Günümüzde bir ülkeyi ele geçirmenin en kolay yolu nedir sizce ? Hükümetini, Medyasını, bankalarını ele geçirirseniz işin büyük bölümünü tamamlamış olursunuz sanıyorum (yanılıyorsam söyleyin lütfen).

Hükümeti ele geçirmek en kolayı oldu. Hükümetimiz, IMF’nin, Dünya Bankası’nın verdiği borçları, kredileri aman deyip homini gırtlak yutmadı mı? Bugün tatlı tatlı yenenlerin acısı yarın Türk milletinden (senden, benden !) çıkmayacak mı? Geleceğimizi, bağımsızlığımızı, Atatürk Türkiye’sini ABD’ye ipotek etmiş olmadık mı? Sadece bugünkü hükümet değil, bir-iki parti dışında seçimlerin ardından başa geçecek olanlar da söz birliği etmişçesine IMF’ye bağlılıklarını sunuyorlar, poliçenin altına imzalarını atıyorlar.

Öte yandan, ulusal bankalar, türlü bahanelerle el konarak yabancı gruplara (özellikle ABD’lilere) satılıyor. Bankaları ele geçirerek para trafiğini yönetmeye başlarsınız. İstediğinize verir, istediğinize vermezsiniz. Bu durumun tehlikeleri bambaşka bir yazının konusu olabilir, neyse ki hala bazı onurlu aydın ekonomistler ellerinden geldiğince bunları seslendirmeye çalışıyorlar.

Ya Medya? Basın yayını ele geçirerek gündemi, haberleri dilediğiniz gibi, çıkarlarınız elverdiği doğrultuda, utanmadan, arlanmadan çarpıtabilir, üstelik size karşı çıkanları, arkanızdaki “düzen”in verdiği güçle kolayca ezip sindirebilirsiniz veya belki daha da tehlikelisi bazı haberleri, kişileri, gelişmeleri görmezden gelebilir, aforoz uygulayabilirsiniz.

Medya artık ufak ufak filan değil, büyük adımlarla dış güçlerin eline geçiyor. Kanal E, başına bir CNBC koyuyor oluyor sana CNBC “güdümlü” E! Haberciliğini beğendiğimiz NTV bir web sitesi yapıyor, oluyor sana NTV-MicroSoft-NBC! Öte yanda, eskinin dürüst bildiğimiz, güçlü araştırmacı habercileri birer birer yabancı güçlerin güdümündeki “haber” kanallarının “elemanları” oluveriyorlar.

Ya bi dakka! Biz burda bilgisayar, internet yazıları filan yazmayacak mıydık? neyse, bir dahaki sefere…

Görüşmek üzere,

(Bu yazının aslı yayın hayatına son vermiş bulunan Bilişim Cumhuriyeti’nde yayınlanmıştır.)